
Astronergy Solar Türkiye Genel Müdürü Ercüment Kaya Enerjiportalı’nın sorularını yanıtladı.
Astronergy şirketini kısaca tanıyabilir miyiz?
Astronergy olarak 2006 yılından beri globalde; 2015’ten beri ise Türkiye’de solar sektöründe yer almaktayız. 2011 yılında, henüz 105 MW kurulu güce ulaşmışken Forbes tarafından ‘En Umut Verici Şirket’ seçilmiştik. 2016 yılında, henüz Türkiye’de 1. yılımızı doldururken; Güneş Panel üretim kapasitemiz Dünya genelinde 2.500 MW, kurulu gücümüz 3.000 MW iken Bloomberg tarafından ‘Solar Sektöründe Dünya’nın En Değerli Markaları’ arasında yer aldık.
Bugüne geldiğimizde ise, Dünya genelinde 4.500 MW yatırım tecrübesine sahip bir şirket olarak; dünyanın birçok noktasında GES projeleri geliştiriyor, finansman ve yatırım sürecini yönetiyor, mühendislik-tedarik-inşaat aşamalarını tamamlayıp İşletme-Bakım süreçlerini başarıyla yönetiyoruz. Çin başta olmak üzere, Türkiye, Tayland, İspanya, Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan, Avustralya, Bulgaristan, Romanya, Güney Afrika, Japonya gibi Dünya’nın birçok ülkesinde Güneş Enerjisi Santrali projelerini başarıyla tamamlamış olup İşletme- Bakım süreçlerini yönetiyoruz.
Globaldeki yatırımlarımıza ve fabrikalarımıza ek olarak, doğrudan yabancı yatırımla Türkiye’de de yerli güneş paneli üretimi gerçekleştiriyoruz. 4.200 MWp/yıl fotovoltaik güneş modülü üretim kapasitemizle Dünya’nın en büyük üreticilerinden biri olarak finansal kuruluşlar nezdindeki güvenirliliğimizin en büyük göstergesi de birçok kritere göre sürekli güncellenen ‘Bloomberg New Finance Tier-1 Güneş Paneli’ listesinde sürekli yer almamızdır.
Astronergy’nin sektördeki rolünü nasıl tanımlarsınız Ercüment Bey?
Şirket olarak Dünya’da ve Türkiye’de çevre konusunda duyarlılığı en yüksek şirketlerden biriyiz. Daha verimli ve sürdürülebilir enerji sektörü için hem ARGE yatırımlarımızla hem de finansal kaynaklarımızla sektörün dönüştürücü oyuncularından biri olmaya da devam edeceğiz.
Bu röportajı yapma sebebimize gelirsek, 28 Mayıs’ta PVEL ‘En iyi Performans’ gösteren tek panel markası olduğunuzu açıkladı. Bu gelişmeler ışığında PV modül üretim sektörünü değerlendirebilir misiniz?
Dünyanın, solar endüstrisinde önde gelen bağımsız laboratuvarlarından PVEL, bağımsız akreditasyon şirketi olan DNV GL iş birliği ile, ‘Product Qualification Program’ adı altında 5 farklı kriterde güneş panellerini teste tabi tutuyorlar. Uzun süren bir çalışma neticesinde sadece AstroTwins ve AstroSemi seri panellerimiz bütün testleri başarıyla geçti. Şirketimizin ARGE alanında yaptığı çalışmaların bağımsız otoritelerce de ödüllendirilmesi bizleri gururlandırmaktadır.
Öte yandan, bu değerli ödül bizleri çok da şaşırtmadı aslında. Türkiye’deki yatırımlarımızda kullandığımız bütün paneller de Astronergy marka panellerdir. Portföyümüzdeki santraller elektrik üretimi ve Performance Ratio (PR) gibi kriterler açısından bulundukları dağıtım bölgelerinde her zaman üst sıralarda yer alıyordu.
Öz tüketim amaçlı ticari veya endüstriyel GES’ler için de kendisini defalarca kez kanıtlamış, PVEL araştırmasıyla da tescillenmiş, Dünya’nın en iyi güneş panellerini kullanıyoruz.
Astronergy olarak nasıl bir yıl geçirdiniz?
Covid-19 pandemisi bazı planlarımızı ertelese de enerji sektöründe uçtan uca hizmet ve ürün sağlama stratejimiz doğrultusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Fakat bir yandan, pandemi süreci bize ve eminim ki sektördeki diğer yatırımcılara da gösterdi ki, santrallerde kesintiye uğramadan, yüksek performans oranı ve emre amadelik ile üretime devam edebilmek ciddi bir titizlik ve çalışma gerektiriyor.
En basit örnekle, pandemi sürecinde tedarik süreçlerinde uzamalar ve aksaklıklar yaşandı. Elbette kimse bir pandemi sürecini öngöremezdi fakat, bu işi yapıyorsanız her türlü detayı öngörüp önlem almanız gerekir. Türkiye’nin stratejik noktalarında kurduğumuz depolar sayesinde İşletme-Bakım yaptığımız her saha için özel olarak yedek parça bulunduruyoruz.
Böylece, yaşanabilecek herhangi bir kesintiye anında müdahale edebiliyoruz. Bu süreçte, çalışanlarımızı Covid-19 ile ilgili olarak eğitip bütün önlemlerimizi alarak sahalarımızda kesintisiz olarak operasyonlarımıza devam ettik.
2019 yılında Astronergy CNE markanızla yeni bir rota çizdiniz. Hedefleriniz neler?
Enerji ve elektrik sektörü sadece donanımdan ibaret değil. Sürdürülebilir ve verimli elektrik üretiminde en önemli konulardan biri de işin yazılım tarafı ve olmazsa olmazı işletme-bakım hizmetleri. Şirketimizin global vizyonu çerçevesinde Dünya genelinde 5 bölgede işletme-bakım şirketleri kurduk. Türkiye’nin de bu bölgesel hub’lardan biri olarak seçilmesi Chint Group’un ülkemize ne kadar güvendiğini göstermektedir.
Dünya genelinde kurulu GES gücümüz en son Avustralya projemizle birlikte 4.500 MW’ı buldu. Bu santrallerin yönetiminden edindiğimiz tecrübeleri başka yatırımcılara da sunmak istiyoruz. Bir GES santralinin, ne kadar ciddi ve titizlikle yönetilmesi gerektiğini, önleyici-düzeltici bakımlarının zamanında ve periyodik olarak yapılmasının santralin ömrünü ne kadar uzatacağını ve karlılığı ne kadar büyük oranda etkileyeceğinin bilincindeyiz.
Dolayısı ile, kendi santrallerimizde yıllarca denediğimiz ve başarılı bulduğumuz bakımları şimdi müşterimize sunup gerçekten profesyonel ve dünya standartlarında bir İşletme-Bakım hizmeti vermeyi hedefliyoruz. Doğru ekipman, müşavirlik ve mühendislikle devreye alınan tesislerde PR (Üretim verimliği) % 70 ile % 86 arasında işletme performansına bağlı olarak etkilenmektedir. Yatırımcıya yansıyan tarafı tesisin yıllık gelirlerinde %20’lere varan kayıplara neden olmaktadır.
Hem Astronergy hem de CNE olarak önümüzdeki dönemde büyüme stratejiniz ne olacak?
Astronergy olarak güneş panellerimizden daha fazla yatırımcının faydalanmasını istiyoruz. Çatı GES alanında sanayicilerimizin özellikle malzeme kalitesine ve işçiliğe daha fazla önem vermesi, kalitenin ve güvenilirliğin getirdiği makul fiyatları da bir yatırım olarak görmesi gerekiyor.
CNE olarak GES işletme-bakımı alanında özellikle kurumsal büyük yatırımcılarla çalışmaya devam etmek istiyoruz.
Ülkemizin güneş enerjisi potansiyeli çok yüksek ancak mevcut potansiyelin hala büyük kısmından fazlası âtıl duruyor. Dış ticaret açığımızın yaklaşık %70’i enerji ithalatımızdan kaynaklanıyor. Bu çerçevede, 1 GW’lık yeni Mini-YEKA projeleri de sektörümüze ve Türkiye ekonomisine yeni bir dinamizm katacak.
Yatırımcı olarak enerji piyasasındaki YEKDEM mekanizmasının netleşmesi sonrası yeni finansal çalışmalar paralelinde yeni yatırım pozisyonları alacağız. Enerji yatırımları, Şirket satın almaları ve şirket ortaklıklarını kapsayan.
Mini-YEKA demişken, ihaleye katılmayı düşünüyor musunuz?
Sayın Bakan Dönmez 8 Haziran’da ihalenin Ekim 2020’de yapılacağını açıkladı. Malumunuz olduğu üzere ihalenin şartnamesi henüz ilan edilmedi. Şartlar açıklandığında inceleyeceğiz, şirketimizin iç verim oranı (IRR) ve karlılık hedefleri doğrultusunda satın alma fiyatı ve süresi ile lokasyon vb. gibi faktörleri de gözetip kararlarımızı vereceğiz. Bu soruya net cevap verebilmek bu aşamada çok zor fakat finansal modellemenin sağlıklı sonuç verdiği her projede Türkiye’ye yatırıma devam edeceğiz.
Son olarak, enerji sektöründeki son gelişmeleri de göz önünde bulundurarak bir değerlendirme yapabilir misiniz?
Enerji evrensel olup; sağlıklı bir bireyin bile yaşaması için günlük 2200 Kalori enerjiye ihtiyaç vardır. Bizler enerjinin birçok farklı disiplini içinde yenilenebilir enerjinin güneş enerjisi kolunda uzmanlaşmış durumdayız. Enerjinin üretilmesinde elde edilen çıktıları üç başlık altında ele almalıyız; Ekolojik, Ekonomik ve Sosyolojik.
Ekolojik açıdan…
Ekolojik açıdan, Covid -19 süreci 2016 yılında yapılan Paris İklim Anlaşmasının ne kadar önemli olduğunu hepimize hatırlattı. Doğal hayatı korumadığımız takdirde, vahşi hayatla insanlar çok daha fazla temasta bulunup, insan vücudu tanımadığı virüslerle temas edecek. Doğayı yok eden savaşta kazansak da kaybedeceğimiz görüldü.
Pandeminin dünyaya yarattığı 300 bin üzerinde ölüm, 10 trilyon dolarlık ekonomik kayıp ve sayamayacağımız kadar çok tahribatla karşı karşıyayız. Dolayısıyla, görülmektedir ki ekolojik çözümler bir tercih olmayıp insanlık adına sorumluluktur. 3,5 milyar yılda oluşan doğaya, 18. Yüzyılda başlayan sanayi devrimiyle kısa sürede geri dönülemez tahribatlar vermiş bulunuyoruz.
Sosyolojik açıdan…
Sosyolojik açıdan, fosil santralleri kömürden ve nükleerden enerji ürettiğinde, çevreye yıkıcı tahribatlara sebep olup o coğrafyadaki çiftçi ve köylülerin gelir kaynaklarına son vererek onları köylerini terk etmek zorunda bıraktırıyoruz ve yerel halk şehirlere veya daha iyi yaşam alanlarına göç etmek zorunda kalıyor.
İklim değişimiyle tedbir alınmazsa 2, 5 milyar insan kuraklık ve diğer nedenlerden göç etmek zorunda kalacak ki; bu gerçeğin düşünülmesi dahi korkutucu his uyandırıyor. Elektriğin ucuzlaması daha çok insanın elektriğe ulaşması ve yaşam kalitesiyle eğitim seviyesinin artmasına katkı sağlıyor. Dünyada 1 milyardan fazla insan günümüzde elektriğe ulaşamıyor.
Ekonomik açıdan…
Ekonomik açıdan ele alırsak fosil veya konvansiyonel kaynaklarla üretilen elektrik son derece maliyetli olup çevresel zararları göz ardı edilmesine karşın birim kW elektriği en pahalıya mal ediliyor. Buna keza yenilenen enerji dağıtılmış enerji üretimi sağladığından enerjinin üretildiği yerden km uzaklıkta tüketildiği yere taşıma gereksinimi ve işletilmesine olanak sağlamıyor.
Yenilenebilir enerjinin artmasıyla dünyada elektrik fiyatları daha ucuza mal edilip daha çok kişinin ulaşmasını sağlayacak. Kısa bir durum analizinden sonra bizim açımızdan bakıldığında yenilenebilir enerji fiyatları sürekli azalma gösterdiğinden yatırım ve çözümler her geçen gün daha çok uygulanır olacak. C02 ve CH4 gibi sera gazı salınımına daha ciddi yaptırımların geleceğini görebiliyoruz. Elbette gelişen ülkeler istihdam ve üretimi önceleyip bir süre daha bu yaptırımları uygulamada isteksiz davranacaktır fakat er ya da geç bu kanun ve yönetmelikler güncel haytamıza girecek.
Örneğin, bazı Avrupa ülkeleri hali hazırda sadece elektrikli araç kullanımını 2025-2030 arasına takvime bağlamış durumda. Yenilenen enerjinin pil sistemleriyle entegre edilmiş emre amade kaynak olması ve ekoloji ile uyumlu yenilenebilir pazarın artacağını yada fosilden yenilenebilir enerjiye dönüşeceğini görüyoruz. Biraz futurist yaklaşım olacak ama evlerin, arabaların, fabrikaların kendi enerjisini üretip tüketen smart grid çözümlere evirileceğini, araçların hidrojen veya elektrikle çalışacağını söylemekle beraber zamanı konusunda öngörüde bulunmak son derece zor.
Türkiye yenilenebilir çözümlerde dünyanın birçok ülkesinden daha ileride olmasına karşın daha alacağımız çok yol var. Hep beraber bu değişime şahit olacağız ve elektrik fiyatları ciddi anlamda ucuzlayacak. Bugün hala teorik güneş enerjisini güneş panelinde en fazla %23 elektriğe çevirmekteyiz. Teknolojik verim artışıyla birlikte güneş enerjisine dayalı elektriğin gelecekte en ucuz, en ekonomik, en esnek ve mikro ölçekte uygulanabilir çözüm olduğunu göreceğiz.
2010 yılında, 1 MW güneş santrali yatırımı 2,5 milyon Euro iken bugün bu rakam 0.6 million Euro seviyesine inmiş durumda. Bu süreç bu şekilde devam ederse önümüzdeki 10 yılda güneş enerjisinin maliyetleriyle diğer enerji üretimlerinin maliyetlerinin yarışma ihtimali pek görünmüyor. Türkiye’de bu senaryo gecikse de doğru yolda olup, bu ilerlemeye hep birlikte şahitlik edeceğiz.